tuzu kuru — sf. Bir işten zarar görmeyen, kazancı yolunda olan (kimse) Hazır parayla yaşayan tuzu kurular sözümüzün dışında. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
tuzu olmak — (bir şeyde) katkısı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tadı tuzu kalmamak (veya bozulmak) — eski zevki kalmamak, yavanlaşmak Buradan itibaren anladım ki memleketin hiç tadı tuzu kalmamış. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakır tuzu — is., kim. Göz taşı … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulaşık makinesi tuzu — is. Bulaşık makinelerinde yıkananların ve makine parçalarının üzerinde kireç kalıntısının oluşmasını engelleyen kimyasal bileşim … Çağatay Osmanlı Sözlük
İngiliz tuzu — is., kim. İç sürdürücü olarak kullanılan magnezyum sülfatı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaya tuzu — is., min. Doğada billur durumunda bulunan tuz … Çağatay Osmanlı Sözlük
limon tuzu — is., kim. Sitrik asit … Çağatay Osmanlı Sözlük
sofra tuzu — is. İyot bakımından zenginleştirilmiş, ince toz hâline getirilmiş tuz … Çağatay Osmanlı Sözlük
çorbada tuzu (veya maydanozu) bulunmak — bir iş veya görevde az da olsa emeği geçmiş olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük